Yaşama Yön Veren Güdüler

Yaşama Yön Veren Güdüler... Sahip olduğumuz temel ve öğrenilmiş güdüler nelerdir? Yaşamımıza yön veren belli başlı güdüler hangileridir?

Yaşama Yön Veren Güdüler... Sahip olduğumuz temel ve öğrenilmiş güdüler nelerdir? Yaşamımıza yön veren belli başlı güdüler hangileridir?

Yaşama Yön Veren Güdüler

Maslow (1970)’a göre mutluluğun sırrı, kişinin olabileceği her şeyi olmasından ve kendi doğasına sadık kalmasından geçiyordu. Ona göre “eğer sonuçta kendisiyle barışık yaşamak istiyorsa bir müzisyen, müzik yapmalı, bir ressam resim yapmalı ve bir şair ise şiir yazmalıdır.

 

C. Rogers’a göre ise mutluluğun anahtarı, insanın kendi değerleriyle uyum içinde yaşamasıdır. İnsancıl psikoloji akımının öncüleri olan bu düşünürlere göre, değerler ve güdülere uygun yaşamak, sonsuz mutluluğa ulaşmanın ilk adımlarıydı. Meslek seçiminde ve yaşam tarzının belirlenmesinde, toplumsal beklentilere göre değil de, kişinin kendi değerlerini ve gereksinimlerini göz önünde tutarak kararlar alması, potansiyelini etkin şekilde kullanabilmesini, iş ve yaşam doyumuna ulaşabilme derecesini önemli derecede etkilemektedir (Burger, 2006; 424).

 

Murray, herkesin kişisel bir ‘güdüler hiyerarşisi’ne sahip olduğunu ve bu güdülerin önem sırasına göre insanları farklı şekillerde davranışa sevk ettiğini belirtmiştir. Reiss ise, her insanın bireysel bir parmak izine sahip olduğu gibi, başkalarıyla karşılaştırılması imkansız olan bu yapıyı “Güdü-Değer Profili” olarak adlandırmıştır. Resiss’e göre yalnızca gerçek güdülerini ve yaşam nedenlerini bilenler ve bu nedenleri izleyerek yaşamlarını sürdürenler kalıcı, derin ve dopdolu bir mutluluğa erişebilmektedirler (Fuchs ve Huber, 2005).

 

Güdü ve değerlerimize göre yaşamak için, bunun kişiliğimizin önemli bir parçası olduğunu ve yaşamımıza, biz farkına varmasak da, yön verdiğini kabul etmemizle başlar. Güç, başarı, saygınlık, sevgi, bağımsızlık vs. belli başlı güdülerimizin hiyerarşik biçimde sıralandığı güdüler hiyerarşimiz, bir anlamda bizlere mutluluğun anahtarını vermektedir. Geriye dönüp baktığımızda kararlarımızın büyük çoğunluğunu en önemli güdülerimizin etkisiyle verdiğimizi fark edebiliriz. Bağımsızlık arzusu, bizleri günlük yaşamda elimizden tutup bağlılıklarımızdan uzaklaştırır. Başarı güdüsü, her çabamızda en iyisi olmamız konusunda kulağımıza sessizce fısıldar. Yakın ilişki kurma güdümüz, çevremizde sevdiğimiz insanları görmeyi arzulatır bizlere. Merak güdümüzü tatmin etmek için saatlerce bilgiyi saklandığı yerden çekip çıkartmaya çabalarız.

 

Yaşamımızda bu güdülere o kadar önem veririz ki, eğer bu değerlerle uyum için yaşayamaz ya da onları tatmin edemeyeceğimizi algılarsak, onları yaşamak için ölümüne mücadele eder, yaşamımızı bu uğurda feda etmeyi bile göze alırız. Zaten güdülerimizi ve değerlerimizi tatmin edemediğimiz bir yaşam sürecinde günden güne solup gitmekteyizdir.

 

Kendini değerleriyle ifade edebilme şansına sahip bir kişi kadar, potansiyelini tümüyle kullanabilen ve mutluluğu avuçlarının içine almış bir kişiden söz edilemez. Bizi yönlendiren değerlerimizin farkına varmak, ve onu tatmin edebileceğimiz bir yaşamı oluşturmak, kendimize ve hatta çevremizdeki insanlara yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden birisi olacaktır.

TEMEL VE ÖĞRENİLMİŞ GÜDÜLER (GEREKSİNİMLER)

Güdü (Gereksinim-Motive-Need) en basit tanımıyla, bireyi uyararak faaliyete geçiren ve onun davranışını tatmin edeceği hedefe yönelten bireye özgü içsel bir arzudur. İnsanlar, doğuştan getirdiği veya sonradan öğrenerek edindiği güdü ve gereksinimlere sahiptir. Bunlardan temel veya birincil gereksinimler olarak ifade edilen gereksinimler, doğuştan sahip olunan ve fizyolojik özellik taşıyan dürtülerdir. Bunlar, davranışı çoğunlukla farkında olunmadan etkileyen, canlının varoluşsal gereksinimleridir. İkincisi ise, insanların toplumsal ve kültürel etkenlerle sosyalleşme süreciyle öğrenerek edindiği “öğrenilmiş veya ikincil” gereksinimlerdir.

 

TEMEL GÜDÜLER

Hayatta Kalma Güdüsü

Tüm canlılarda ortak olarak görülen ve doğuştan gelen temel bir gereksinimdir. Bir canlının en temel ve en önemli gereksinimidir. Eğer başkalarına göre daha az risk alan biri olduğunuzu düşünüyorsanız hayatta kalma gereksiniminiz güçlü demektir. Yüksek risk içeren davranışlarda bulunmaktan çekinme, aşırı korumacı ve tehlikeden kaçınmacı davranışlar hayatta kalma gereksiniminin yüksekliğine işarettir.

 

Neslini Devam Ettirme Güdüsü

Canlıların üremek ve neslini devam ettirmek için sahip olduğu ortak gereksinimlerdir. Neslini devam ettirme ve üreme ile ilgili genel davranışlar kişinin doğuştan itibaren sahip olduğu gereksinimlerdir.

 

Fizyolojik Güdüler (Dürtüler)

Açlık, susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik kökenli güdülere “dürtü” adı verilmektedir (Cüceloğlu, 2008; 230). İnsan ve hayvanlarda doğuştan itibaren var olan bu dürtüler, canlının davranışlarını sıklıkla etkilemekte ve tatmin edilinceye kadar bireyi dürtü halinde tutmaktadır.

 

Güvenlik Güdüsü

Canlının güvenlik gereksinimi, ihtiyaç duyduğu en temel gereksinimlerden birisidir. Güvenlik gereksinimi hayatta kalma gereksinimiyle yakından ilişkilidir. İnsanlar açısından düşünüldüğünde, tüm bu temel gereksinimleri belirli ölçülerde karşılayamayan bir kişinin, kendisini öğrenilmiş gereksinimlerini tam anlamıyla gidermeye yöneltemeyeceği öngörülebilir.

ÖĞRENİLMİŞ GÜDÜLER

Her insanda belirli gereksinimler diğerlerine göre daha baskındır ve kişi için davranışı etkilemekte daha önemli bir rol üstlenmektedir. Ancak davranışı yönlendiren genellikle tek bir güdüden ziyade, belirli güdülerin kombinasyonu şeklinde olmaktadır. Başlıca öğrenilmiş gereksinimler aşağıda sıralanmıştır.

 

Yakın İlişki Kurma / Sevme ve Sevilme Güdüsü

Bu gereksinime güçlü bir biçimde sahip olan kişi, diğerleriyle olumlu duygusal ilişkiler arama yolundadır. Bu ilişki “arkadaşlık” sözcüğüyle açıklanabilir. Diğerlerini sevme, onlar tarafından benimsenme ve sevilme ya da affetme ve affedilme eğilimleri, kişilerarası ilişkilerin bozulmasına tepkide bulunma, bozulan ilişkileri yeniden sağlamaya çalışma, yakın ilişki gereksiniminin belirtileri olarak gösterilebilmektedir (Can, 1985; 71). Bu güdü, diğer insanlarla bolca zaman geçirmemize neden olur. Bu kişiler, ilişki motivasyonları güçlü, dost canlısı tiplerdir. Çoğu, uzun süre yalnız kalmaya dayanamaz ve soluk almak gibi başkalarının varlığına gereksinim duyarlar (Fuchs ve Huber, 2005; 85).

 

Bağımsızlık-Özgürlük-Otonomi Güdüsü

Özerklik arzusunu ifade eder. Tatmin edildiğinde, kişisel özgürlüğün mutluluğunu ve neşesini hissederken, tersi durumda, kişi bağımlı olduğu duygusuna kapılır (Fuchs ve Huber, 2005; 64). Bağımsızlık gereksinimi, bağımsızlık ve özgürlük için herhangi tür bir sınırlamadan kaçınmaya duyulan bir arzudur. Yüksek bağımsızlık güdüsüne sahip kişiler, etki ya da zorlamaya karşı direnç gösterir, bir otoriteye karşı gelerek ya da yeni bir mekanda özgürlük arayarak, bağımsızlık sağlama çabası içine girerler (Murray, 1955).

 

Güç ve Kontrol Güdüsü

Güç (erk) gereksinimi; “…başkalarını etkileme araçlarını denetleme yoluyla doyuma ulaşma eğilimi” olarak tanımlanabilir (McClelland, 1969; 38). İnsanın çevresine egemen olma isteklerinin bir sonucudur. Bu nedenle insanlar ve gruplar çevresel ilişkilerinde etkinliklerini arttıracak ve seslerini duyuracak her türlü araca başvurmaktan çekinmezler (Eren, 2001; 517). Winter (1991), güç-kontrol gereksiniminin altı temel göstergesini şöyle belirtmektedir: Diğer insanlar üzerinde etkisi olabilecek oldukça güçlü davranışlarda bulunmak; Özellikle bilgi toplayarak ya da başkalarını gözetleyerek, kontrol ya da denetim oluşturmak; Etkilemeye, bir konuya inandırmaya, kabul ettirmeye, ya da bunu kanıtlamaya çabalamak; Açıkça istenmese bile tavsiyede bulunmak, desteklemek ya da yardım etmek; Başkalarını etkilemek; ve başkalarının hareketlerine güçlü duygusal tepkiler göstermek (Apospori vd., 2004; 147).

 

Başarı ve Üstünlük Güdüsü

Başarı gereksinimi (Need for Ach), “zorlukların üstesinden gelme, gücü kullanma, zor olan şeyleri mümkün olduğunca hızlı ve iyi bir şekilde yapmak çabası”na duyulan bir arzu ya da eğilimdir (Murray, 1955). McClelland (1976) ise başarı güdüsünü; “iyi iş yapma ya da bir kusursuzluk standardıyla rekabet etmenin önemli olduğu eylemlere yönelme” olarak tanımlamıştır. McCelland (1961, 1965), yüksek başarı gereksinimine sahip kişilerin, hesaplanan (ne çok fazla ne çok az) riskler alan, hızlı geribildirim arzulayan, başarıdan büyük haz duyan, zihni devamlı işiyle meşgul olan ve kişisel sorumluluk üstlenen bireyler olduklarını belirtmiştir. Adler hepimizin yaşama bir aşağılık duygusuyla başladığını söyler. Güçsüz ve çaresiz bir çocuğun yaşamını sürdürebilmek için daha büyük ve güçlü yetişkinlere bağımlı olması, bunun ilk örneğidir. Adler’e göre bu algı, yaşam boyu aşağılık duygularımızla başa çıkmak için göstereceğimiz çabanın başlangıcıdır. Adler bunu “üstünlük çabası” olarak adlandırır. Freud güdülenmeyi cinsellik ve saldırganlık temalarıyla açıklarken Adler üstünlük çabasının yaşamdaki güdüleyici güç olduğunu öne sürmektedir. Ona göre, bütün diğer güdüler bu tek oluşum altında ele alınabilir (Burger, 2006; 152).

 

Saygınlık-Değer-Takdir Görme Güdüsü

Maslow’a (1970) göre saygınlık gereksiniminin iki boyutu vardır. İlki bireyin kendi kendisine duyduğu özsaygısı, ikincisi ise bireyin diğer insanlardan ve çevresinden beklediği saygı ve değer görme arzusudur. Bireyler üyesi oldukları toplum ya da kurumlar içinde önemli pozisyonlara gelmek, çevresinden değer ve takdir görmek isterler. Çeşitli kurumlara yardımda bulunmak, çeşitli statü sembollerine sahip olmak, tanınmak amacıyla eylemlerde bulunurlar. Bireyin öz-saygı gereksiniminin tatmini, öz-güven, değer, güç, yetenek ve yeterlilik, dünya için yararlı ve gerekli olma duygusuna yol açmaktadır (Maslow, 1970: 45).

Kendini Gerçekleştirme (Öz-gerçekleştirim) Güdüsü

Maslow (1970), ortaya attığı bu kavram için “gelişim güdülenmesi” ifadesini kullanmıştır. Başarılı insanların, belirli bir süre sonra kendilerine yönelik beklentileri farklılaşırken, kişiler kendini aşmak ve kendisini kendisine kanıtlamak için çeşitli davranışlarda bulunurlar. Maslow’a (1970) göre eğer sonuçta kendisiyle barışık olmak istiyorsa, bir müzisyen müzik yapmalı, bir ressam resim çizmeli ve bir şair ise şiir yazmalıdır. “Bir kişi ne olabiliyor ise onu yapmalı ve kendi doğasına sadık kalmalıdır.” Bu gereksinim öz-gerçekleştirim olarak adlandırılmaktadır (Özgerçekleştirim Testi). Kendini gerçekleştiren bireyler temel olarak şu özellikleri sergilemektedir (Maslow 1970): “Gerçeği daha iyi ve yalın şekilde algılar ve gerçekle daha rahat ilişkiler kurarlar. Kendilerini, başkalarını ve doğayı olduğu gibi kabul ederler. Davranışlarında kendiliğindenlik, sadelik ve doğallık gösterirler. Sorunların kendisine odaklanırlar. Çevreden ayrıktırlar, yalnızlığa gereksinim duyarlar. Özerklik arzularlar, kültürden ve toplumdan bağımsızlık arzusu ve eylemi içindedirler. Yaşamı sürekli şekilde yeniden yaşarlar, hayata yönelik minnettarlık duygusu taşırlar. Kendilerini zirveye çıkaran mistik ve doruk deneyimler yaşarlar. İnsanlığa yönelik özdeşim, yakınlık ve ilgi duyarlar. Kişilerarası derin ve gerçek ilişkilere önem verirler. Demokratik kişilik yapısına sahiptirler. Amaçlarla araçları ayırabilme ve de ayrıca iyi ve kötü arasındaki ahlaki ayrımı tanımlama becerileri vardır. Şakayı kaldırırlar ve buna yönelik olumlu bir tutum sergilerler. Yaratıcıdırlar. Kültürel çerçevelemeye direnç gösterirler.”

 

Estetik Güdüsü

Maslow (1970), güzellik temeline dayanan estetik gereksinimi üzerinde ayrıntılı şekilde durmasa da bundan ilk bahseden kişidir. Estetik algısı, daha çok görüntüyle ilgili kişinin uyumsal gereksinimini ifade eden bir kavramdır. Bizler nesnelerde ve yaşamımızdaki herhangi bir unsurda renk, şekil ve desen uyumu isteriz ve bu olmadığında rahatsız oluruz.

 

Sahip Olma Güdüsü

İnsanlar nesneleri edinmek ve onlara sahip olmak isterler. Bununla ilgili olarak servet, mal-mülk sahibi olma isteği, pazarlık yapma, kumar ve şans oyunları oynama davranışlarını sıklıkla gösterirler (Murray, 1955, 63). E. Fromm (2003), “Sahip Olmak ya da Olmak” adlı eserinde sahip olma güdüsünü, aşırıya kaçan şekliyle tehlikeli bulmuştur. İnsanın sahip olduğu şeyle özdeşleşmesine, kişinin onun tarafından kontrol edilmesine, sürekli bir tatminsizlik hissine ve bir kaybetme korkusuna neden olabileceğini belirtmiştir.

 

Biriktirme ve Tasarruf Etme Güdüsü

Biriktirme arzusunu ifade eder. Tasarruf etme gereksinimleri güçlü olan insanlar, genelde her şeyi biriktirirler ve parasal konularda temkinli davranırlar. Birçoğu için cimri olarak adlandırılırlar. İster para isterse eşya konusunda olsun, herhangi bir israfta bulunmak onlar için korkunçtur. Diğer taraftan düşük gereksinimliler, hem kendilerine karşı hem de başkalarına karşı cömerttirler. Bu davranışları zaman zaman lüks kabul edilir. Birçoğu da müsriftirler (Fuchs ve Huber, 2005; 75-77).

 

Karşılık Verme ve Misilleme-İntikam Güdüsü

İnsanlar, kendilerine yapılan kötülüklere ve iyiliklere algıladıkları denklikte karşılık verme arzusu duyarlar. Kötülüğe karşı intikam ve öç alma almak isterken, iyiliğe karşı iyilikle cevap verme davranışların da bulunarak bu gereksinimlerini karşılarlar.

 

Uyma-İtaat Etme Güdüsü

İnsanlar kendileri açısından değer verdikleri kişi ve grupları izleme, onların görüşlerini ve yaşam tarzlarını kabul etme ve isteklerine razı olma davranışları gösterirler. İnsanlar anlamlı bir bütünün parçası olma ihtiyacı hissederler. Bu durum bilinçaltında “güvenlik” içinde yaşama isteğinin bir yansımasıdır.

 

Onaylanma ve Kabul Görme Güdüsü

Kişinin öz-değerlendirmeye ve kabul görmeye ilişkin istek duymasıdır. Yüksek olanlarda muhtaç, saldırgan olmayan, ve yumuşak bir davranış tarzı görülür ve her türlü eleştiri ve reddedilişe veya hataya karşı hassasiyet gösterirler. Düşük gereksinimde olan insanlar ise, eleştiri, reddediliş ve hata yapma gibi konularla rahatça baş edebilirler (Fuchs ve Huber, 2005; 69). İnsanlar söylemleri, düşünceleri ve davranışlarının çevreleri tarafından onaylanmasını, kabul görmesini ve anlaşılmasını isterler. Bu, en küçük toplumsal birimden, en büyük grupların kendi varlığını korumasında ve sürdürmesinde ihtiyaç duyduğu gereksinimdir.

 

Farklı Olma-Özgünlük Güdüsü

İnsanlar anlamlı bir bütünün parçası olmak isterlerken, aynı zamanda tek ve özgün bir birey olduklarını hissetmek isterler. Bu arayış içinde farklı olduklarını gösteren davranış ve tutumlar takınırlar. Kendilerini diğer insanlardan farklılaştıran eylemlere ve çabalara yönelirler. Özgün ve benzersiz bir kişi olduklarını ifade etme çabası içine girerler.

 

Merak Güdüsü

İnsanlar temel bir merak güdüsüyle dünyaya gelmekle birlikte, sosyal öğrenmeyle geliştirdikleri bir merak gereksinimi gösterirler. Bu gereksinim, bir şeyler öğrenmeye ilişin genel gayretleri ifade eder. Dünya veya kendisi hakkında bir şeyler öğrenme ve bilme arzusu, merak güdüsü güçlü olan insanlar açısından yaşamın en büyük hazlarından birini oluşturur. Merak, seyahat etme düşkünlüğü olarak ortaya çıkabileceği gibi, okumak, yazmak veya düşünmek gibi entelektüel gereksinimlerle de ifade edilebilir (Fuchs ve Huber, 2005; 67). Kişinin (dolaşarak ya da dokunarak) keşfetmesi, sorular sorması, merak etmekten memnuniyet duyması, bakınması, dinlemesi, kontrol etmesi, okuması, bilgiyi aramasını ifade eder (Murray, 1955). Keşif ve icatların büyük kısmı bu gereksinime yüksek derecede sahip bireyler tarafından gerçekleştirilmiştir.

 

Anlam Bulma Güdüsü

İnsanlar yaptıkları ve yaşadıkları şeylerde kendilerini ifade eden bağlantılar görmek isterler. Anlamını kaybettikleri herhangi bir olayla veya şeyle bağlantılarını keserler. Anlamlı bir şeyler yaptıklarını bilmek isterler. Varoluşçu anlayışın altındaki temel gereksinimdir.

 

Düzen Güdüsü

Olayları organize etme arzusudur. Tatmin edildiğinde kişiye güven hissi verirken tersi durumda her şey kontrol dışı ve karmaşık göründüğünden güvensizlik duygusu yaratır (Fuchs ve Huber, 2005; 72). Nesneleri düzenleme, tertipleme, ortadan kaldırarak düzeni sağlama. Düzenli, tertipli, temiz olma ve bütünüyle titiz olma davranışlarını içermektedir (Murray, 1955; 63). Yüksek düzen gereksinimli kişiler, çevrelerini derli toplu tutmakla ilgilenir; düzensizlikten, karışıklıktan, organizasyon eksikliğinden hoşlanmazlar. Düzen gereksinimleri düşük olanlar esneklik ve rahatlık peşindedirler.

 

Gösterme-Gizleme Güdüsü

İnsanlar kendilerini ya da sahip oldukları şeyleri, diğer insanlara gösterme, teşhir etme, ilgi odağı yapma, dikkat çekme ve kendini ifade etme ihtiyacı gösterirler. Bazı insanlar ise tam tersine bunları paylaşmayarak, kendilerine saklama, diğer insanlardan gizleme, göze batmama gereksinimini duyarlar ve bu tür davranışlar gösterirler.

 

Tayfun Topaloğlu

Yazarın Tüm Yazıları

Referanslar

Motivasyona Giriş: Motivasyon Nedir?

Motivasyon Kavramının Temelleri

Motivasyon Her Şeydir

Motivasyon ile Yakından İlişkili Kavramlar

Kişisel Motivasyon Teknikleri: 60 Özel Teknikle Motivasyon Gücünüzü Artırın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir