Love's Motivation

Shakespeare said, “Love is madness”. However, until today, people could not live without love. Since the first man, many great works have been created for love, and many lives have been put in danger. So what is this LOVE phenomenon that people are passionate about? Why and how do people fall in love? Is there everlasting love? What are the secrets of a long lasting love? To find the answers to all these questions, we explored the motivation of love. Here are the results of this study with the latest scientific findings.

Since the first human, the phenomenon of love has preserved its importance until today as an experience lived with passion. However, one difference today is that more scientific findings have emerged in terms of understanding the hidden nature of love. The efforts of today's scientific world to explain love are fed from different fields. These are the Evolutionary-Darwinist view and the Neuro-biological field. These two perspectives seem to be united with scientific findings in many ways. The scientific interpretation of love is as follows; The state of love is actually an intensification of emotion that we feel as a result of a sudden rise in the levels of neurotransmitters such as "dopamine" and "norepinepherin", which are natural "amphetamines" in the cerebral cortex. The main chemicals that trigger love are “serotonin” and “phenylethylamine”. These neurotransmitters secreted from the hypatolomus, which deals with the love stimulation of the brain, reach the relevant parts of the brain and initiate a chemical process. These substances, which are released in abundance when we fall in love, reach the areas in your brain that control moods, causing us to experience the feeling of love.

Aşık olmak, uygun zamanlamayla ve hazır olmayla yakından ilişkilidir. Yani sizin için karşılaştığınız kişi en mükemmel ve en uygun kişi de olsa, eğer aşka hazır değilseniz onu fark etmezsiniz. Peki aşık olmak ne kadar zaman alır? Aşık olma, buna hazır olan birisi için çok hızlı gelişen bir olgudur.

For a group of people, this is a process triggered by a particular stimulus. Some of us are more sensitive to people who give signals that are meaningful to them. The source of signals such as tone of voice, gait or facial shape can be our family life, culture or even a movie watched.

However, it is a fact that we like similar people and we feel that we can get along with them more easily. Some scientific facts play a role in the emergence of this feeling.

Anatomy of Attraction

Dünyanın farklı yerlerindeki 37 farklı toplumdan insan üzerinde yapılan bir çalışmada, insanların uzun süreli bir ilişki kuracakları kişide aradıkları özelliklerin başında “karşılıklı çekim” olduğu ortaya çıkmıştır. Bu çekimi ortaya çıkaran belirli süreçler vardır. Araştırmalarda erkekleri karşı cinste etkileyen en önemli şeyin “görsel uyarıcı”lar olduğu belirlenirken; kadınlarınsa daha çok karşı cinsin “karakter” özelliklerinden etkilendiği ortaya konmuştur.

According to one experiment, men found women with a waist-to-hip ratio of 7/10 more attractive. This is because visuality is important to men. This form of proportion conveys an important message from the subconscious of the man. According to the findings, it is seen that women with waist-hip ratios around 0.7 are more suitable for giving birth to a baby, can get pregnant more easily and have less miscarriage.

Bu veri şu araştırmayla da anlamlı gelmektedir. Erkek ve kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada, yüzdeki simetrinin önemli bir çekicilik unsuru olduğu kaydedilmiştir. Deneye göre, karşı cinsten birinin yüzündeki simetri derecesi ne kadar fazlaysa o ölçüde çekici olarak algılanmıştır.

Bir kadının çekiciliğini belirleyen ve fiziksel özelliklerini şekillendiren unsur salgılanan östrojen hormonudur. Bir erkeğin çekiciliğini belirleyen şey ise vücudunda salgılanan testosteron hormonudur. Bilim insanlarına göre erkekler, hormon düzeylerinin sağlıklı olduğunu gösteren özelliklere sahip kadınları aşırı derecede çekici bulmaktadır. Çünkü bu, bir erkek için kadının sağlıklı çocuk doğurabileceği mesajını algılamasına neden olmaktadır. Evrimsel bakış açısına göre de erkekler, milyonlarca yıl boyunca sağlıklı, genç ve doğurgan olduğu belli olan kadınlarla eşleşme içgüdüsü göstermişlerdir. Kadınların genç görünmek için estetik ameliyatlara ve güzellik sektörüne bu kadar para harcamasının bu veriyle çok anlamlı olduğu söylenebilir. Çünkü gençlik ve güzellik temelde üreme potansiyelini ifade etmekte ve kadının erkekler tarafından seçim şansını üzerine toplamaktadır.

Kadınlar da “hakimiyet” belirten göstergeler olan, erkekteki güçlü bir vücut yapısını, üreme başarısına sezgisel mesajlar olarak algılamaktadır. Kadınlar erkeklerde dış görünüm yanında karakter özellikleri de ararlar. Güvenilirlik, sadakat, iyi kalplilik gibi karakter özellikleri, iyi bir koca ve iyi baba olma mesajlarını da içinde taşımaktadır. Kadınlar erkeklerde kendileri ve çocukları için iyi bir gelecek sağlayıp sağlayamayacağına bakarlar. Kadınlar için bu anlamda zengin ve statü sahibi birisini çekici bulmasının evrimsel açıdan açıklaması da mantıklıdır. Çünkü bu unsurlar kadınlar ve çocukları için bir gelecek güvencesi anlamına gelmektedir.

Kendimiz için uygun kişiyi bulmamızda “koku” faktörü de önemli bir rol oynamaktadır. Koklama duyumuz sayesinde her bireye özgü olan bir “koku izi”ni fark ederiz. Bu kokusuz kimyasal  imzalar olan “feromon” sayesinde kendimiz için iyi bir sevgiliyi kötü olandan doğal şekilde ayırabiliriz. Dolayısıyla kullanılan parfümler yerine kişinin kendi öz kokusunu serbest bırakması çekiciliği sağlama açısından daha uygundur.

Karşı cinste bizi çeken unsurlardan birisi de “zeka”dır. Zeki insanları kendimize eş seçmemiz mantıklıdır, çünkü güçlü genleri geleceğe aktarmayı içgüdüsel şekilde isteriz. Diğer bir çekicilik unsuru da “yaratıcılık”tır. Bir araştırmaya göre yaratıcı mesleklerle uğraşan sanatçılar, şairler, nispeten daha az yaratıcı olan mesleklere göre iki kat fazla partnerle birlikte olmuşlardır. (Ekip Notu: Bu bulgunun tersi de doğru olabilir. Yani bu kişiler yaratıcı kişiler oldukları için cinsel aktivite düzeylerinde bir artış olmuş olabilir).

Apart from the anatomical features that affect attractiveness, there are also environmental factors. For example, perceived attractiveness to the opposite sex increases in situations of fear or anxiety. In one experiment, women appeared more attractive to men in fear situations where the heart beat more. In this sense, the most suitable environment for influencing the opposite sex is excitement environments that give a feeling of fear and tension (going to an amusement park or a horror movie, etc.).

What Are the Consequences of Falling in Love?

Araştırmalara göre hayatta kalmamız açısından aşkın önemli işlevleri vardır. Aşkın kimyasal maddeleri bağışıklık sistemimizi güçlendirirken, kalp rahatsızlığı gibi pek çok hastalığa yakalanma riskini azaltmaktadır. Daha uzun yaşama, daha az hastalanma gibi pek çok olumlu tarafı da vardır. Bir araştırmaya göre, halen sevgiye dayalı bir ilişki yaşayamıyor olmanın, insanların sağlığına kötü beslenmek, egzersiz yapmamak, kilolu olmak ve hatta sigara içmekten bile daha zararlı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu olumlu taraflarının yanında aşık olmak beyinde öylesine bir etkiye neden olur ki, yasa dışı uyuşturucu kullanan kişilerde oluşan biyokimyasal tepkimelere benzer sonuçlar ortaya çıkmasına yol açarlar. Örneğin bir insanın aşık olduğu kişinin bir fotoğrafına baktığında beyninde görülen tepkiyle kokain kullandığında görülen etki oldukça benzerlik göstermektedir. “Dopamin” hormonu, yüksek düzeyde bir odaklanma ve sarsılmaz bir motivasyon kaynağıdır. Aşk hallerinde bu hormon büyük bir salgılama gösterir. Yüksek dopamin aşkın enerjisini sağlayan ve o kişiye bağlı kalınmasını sağlayan bir etkide bulunur. Bu durum evrimsel açıdan da mantıklı olarak tek bir bireye ilgi göstermemizi ve odaklanmamızı sağlar. Böylece doğa, çocuğun doğmasına kadar geçen süreci garanti altına almış olur.

Memelilerin %97’si çok eşlidir. Bu anlamda insanların tek eşli olarak kalması seçimin dışında belirli faktörlere bağlı gözükmektedir. Bunlardan en önemlisi, oksitosin denilen bağlılık hormonunun ne kadar sık salgılandığıdır. “Oksitosin” hormonu, cinsel bir uyarıcı olarak işlev görmektedir. (Bu aynı zamanda, annenin bebeğini emzirdiğinde salgılanan ve annenin bebeğine bağlanmasını sağlayan salgıdır). Bağlılık hormonu olarak işlev gören bu salgı, cinsel ilişki sırasında salgılanmakta ve her iki tarafın bağlılığını güçlendirmektedir. Bu sonuca göre eğer sevdiğiniz bir insanla ilişkiye girerseniz ve bunu ne kadar sık şekilde yaparsanız o ilişkinin devamlılık olasılığını artırmış olursunuz. Bu anlamda biten ilişkilerde görülen önemli bir neden de bu salgının az salgılanması, yani cinsel ilişkinin bir şekilde azalması ve bitmeye yüz tutmasıdır.

Diğer bir hormon olan “vazopressin” de, cinsel ilişki sırasında salgılanır ve uzun vadeli bağlılığı sağlayan bir etki yaratır. İnsanlarda olduğu gibi tarla fareleri de bu hormonu salgılar ve yapılan deneylerde ilişki sırasında salgılanan bu hormon, beynin ilgili kısmında hoş bir anı oluşturmasını ve sonraki süreçte çiftlerde bir bağlılık oluşmasını sağlamaktadır.

However, this intense emotional state of love gradually decreases between the 18th month and the 3rd year of the relationship. Neurotransmitters, which affect the moods of lovers, lose their former power and gradually lose their effect on the brain, which is accustomed to them.

According to scientists, an integral part of monogamous society is the cheating of spouses. According to this, it has been revealed that more than half of the men and almost one-third of the women cheat on their spouses during any period of marriage. So what is the reason for cheating? For men, cheating is an evolved form of the human reproductive drive. In a sense, this impulse secures the continuation of the human race. In other words, for an instinctive reason, men try to increase the number of matings. However, women, by contrast, often cheat on their partners when they are unhappy in their original relationship. However, we humans are not mostly instinctive creatures. However, some critical factors play a role for a long-term relationship to last.

Secrets of Keeping Love Warm and a Long-Term Relationship

  • Aşkın en önemli zamanı aralığı, ilk 1.5 yılı ile 3. yıldır. Bu kritik yıllardan sonra aşk hormonlarının azalmasına rağmen bağlılığın devam etmesi için öncelikle iki tarafın da birbiri için “doğru insan” olması gerekmektedir. Yani hayat görüşü, benzer hedefler ve değerleri paylaşmak ve belirli konularda benzer tutumlara sahip olmak uzun süreli ilişki şansını artırmaktadır.
  • Communication is the basis of a long-term and good relationship. Even if there are problems, it is very important not to stop talking about them and trying to find solutions.
  • It is necessary to ensure the secretion of oxytocin, which is the commitment hormone and secreted during sexual intercourse, that is, the sexual intercourse should continue. (Even once a week is enough to maintain this commitment. However, the number of sexual relations in marriages decreases compared to the beginning of the relationship).
  • It is important to understand that our tripartite brain structure, as brain characteristics, makes different demands. Accordingly, our reptilian brains want sex, our ex-mammalian brains romanticism, and our new-mammalian brains wanting a long-term intellectual partner. Accordingly, the ancient-mammalian brain suffers if it does not receive the biological, physical, and emotional cues that send the message that it is loved. If the limbic brain is unhappy, all the organs of the body suffer; our stomach hurts, we become melancholic and our health deteriorates. This is why people who are in a love bond or relationship always want to be spatially close to each other, and suffer pain and distress when they cannot achieve this. This is very normal, humans are programmed to have relationships and to live in families. Therefore, spouses should live together as much as possible and show interest.
  • Finally, the critical factor in sustaining a long relationship is time. Relationships increase the chances of survival over time. The older you are, the longer your relationship lasts, and the more children there are, a significant advantage for a long-term relationship. These factors strengthen the commitment as the commitment period gets stronger over time compared to love.

* This article has been prepared by the e-motivasyon.net team by compiling the National Geographic documentaries named “The Science of Love” and “The Chemistry of Love”.

e-motivation.net team

“Why Do We Fall in Love?”


Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *